Van TSO, enflasyon muhasebesinin KOBİ'ler ve sanayiciler için büyük bir yük oluşturduğunu ve mevcut vergi sisteminin adaletsiz olduğunu belirtti.
Hükümetimiz tarafından uygulanmakta olan Orta Vadeli Program (OVP), toplumun her kesiminin fedakarlığıyla ilerlerken, KOBİ’lerimiz başta olmak üzere tüccar ve sanayicilerimiz finansal zorluklarla, yükselen maliyetlerle, giderek zorlaşan rekabet koşullarıyla ve istihdam ortamının zorlayıcı faktörleriyle büyük bir mücadele vermektedir. Böylesine zorlu bir süreç yaşanırken, Ağustos ayı içerisinde yayınlanan bir kararla bu ay uygulanan enflasyon muhasebesi haksız bir vergi oluşturacaktır. KOBİ’lerin ve sanayicilerimizin enflasyon muhasebesinin oluşturacağı bu haksız vergiyi yüklenecek durumu ve imkanı bulunmamaktadır.
Hepimiz biliyoruz ki vergi bir vatandaşlık görevidir. Ödenen vergiler hizmet olarak vatandaşlara geri döner. Ekonomik büyümeyi, istihdamı teşvik eder. Ancak mükellef odaklı çözüm üreten, mükellefin de haklarını gözeten, vergiyi adil bir şekilde toplayan bir vergi sistemine ihtiyaç duyulmaktadır. 5 Sene önce 1 Milyon liraya alınan bir araç veya gayrimenkul bugün 8-10 milyon lira değerinde. Aradaki farkın kazanç olarak görülüp, vergilendirilmesi şirketleri kazanmadığı paranın vergisini ödemek zorunda bırakacaktır. Bir gelir ve kazanca ulaşmadan, adeta bir varlık değerlendirmesi vergisi adı altında enflasyon muhasebesinin uygulanacak olması, vergi prensipleri ile uyuşmamaktadır.
Enflasyon nedeniyle artan fiyatlarla işletmeler kâr elde ediyormuş gibi görünmektedir. Tüccarımız, sanayicimiz sattığı malı aynı fiyattan yerine koyamamakta, sermayesi her geçen gün erimeye devam etmektedir. Bununla beraber finansmana erişim imkanız hale gelmiştir. Enflasyon muhasebesinin işletmenin enflasyon karşısında mağdur olmasının önüne geçecek bir unsur olması beklenirken, değerleme artışlarının mali kâr olarak vergilendirilmesinin, işletmeler için kazanmadığı paranın vergisini ödemek gibi bir sorun oluşturacaktır.
Bu haliyle enflasyon düzeltmesini uygulamak Anayasa’daki “Vergi Mali Güce Göre Ödenir” ilkesine aykırı sonuç doğurmaktadır. Gelecekte elde edilip edilmeyeceği belli olmayan bir gelir, değerleme suretiyle bugün peşin olarak vergilenmiş olmaktadır. İş dünyasının temel gerçeklerinden biri olan “Sermaye Yetersizliği” nedeniyle borçlanan işletmeler, düzeltme sonucunda enflasyondan kazançlı çıktığı kabulüyle ek vergiye tabi tutulmaktadır. Gayri faal işletmeler aktifindeki varlıklar nedeniyle kazanç elde etmiş kabul edilerek yıllarca vergi ödemek durumuyla karşı karşıya kalmaktadır. İşletmelerin aktifinde yatırım amaçlı tutulan arsa değerlenerek kazanç elde edildiği kabul edilerek vergilendirilmektedir. Ödenmesi gereken vergi, gelir ya da kurumlar vergisi olmaktan çıkarak servet vergisi haline dönüşmektedir.
Vergi ödeme gücü olmayan mükelleflere bu tür bir yaklaşımla baskı oluşturmak, ekonomik anlamda bazı firmaların batmasına veya ciddi anlamda sıkıntılar yaşanmasına neden olacaktır. Bu tür vergilendirme politikalarının yeniden gözden geçirilmesi ve ekonomik sürdürülebilirlik açısından daha uygun çözümler bulunması gerekmektedir.