Van Gazetesi muhabiri Sevda Yetkin'e demeç veren SBÜ. Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi görev yapan Göz Doktoru Op.Dr. Mehmet Akif Erol'dan göz sağlığı hakkında her şey...
Op.Dr. Mehmet Akif Erol:" ‘Göz belki de insan bedeninde hala bir ruh barındıran tek kısımdır.’ diyor yazar Saramago körlük kitabında. Öyle haklı bir söylem ki gözünü kaybetmeyi ruhunu kaybetmekle özdeşleştirmiş. Çünkü kaybedildiği takdirde en fazla etkileneceğimiz duyumuz görme organımız olan gözdür. Peki ya gözlerimize bu kadar değerli olmalarına rağmen yeterli özeni gösteriyor muyuz?
Doğası gereği yaşlanan vücutta göz de bundan nasibini alıyor elbette. Hastalanmadan önce sağlığının kıymetini bilmeyen insanoğlu, gözlerinden bir sıkıntı yaşamadan da görmesinin kıymetini bilmiyor. Halbuki düzenli kontrol ve takiplerle önlenebilecek nice göz rahatsızlıklarının olduğu bilinen bir gerçek. Bu nedenle her yaş grubunda karşımıza çıkabilen göz problemleri nedeniyle yıllık kontrol muayenelerinin yapılması özellikle çocukluk döneminde mutlaka yılda bir göz ölçümleri yapılarak gözlük gereksiniminin varlığı araştırılmalıdır. Gerekiyorsa hasta uygun şekilde ayarlanan gözlükleriyle takip edilmelidir."dedi.
SORU: Neden özellikle çocukluk dönemi olarak vurguladınız?
"Beyin gelişimi her ne kadar ömrümüzün sonuna kadar devam edebilse de büyük oranda yaşamın ilk dönemlerinde tamamlanmaktadır. Beynin bu gelişimi duyu organlarından alınan verilerle olup bunda en büyük pay ise tahmin edeceğiniz üzere görme duyusudur. Gözlük işte burada devreye giriyor. Kişi dünyayı ne kadar detaylarıyla görebilirse beyin gelişimi de o denli fazla olmaktadır. Bu yüzden hayatın ilk dönemleri olan çocukluk ve ergenlik dönemlerinde eğer göz problemi mevcutsa gözlük kullanılması şart olmaktadır."
SORU: Gözlük konusunda toplumda bir ön yargı var mı sizce?
"Maalesef böyle bir durum söz konusu. Toplumda gözlük konusunda çok fazla doğru bilinen yanlış mevcut. En çok bilineni ‘Gözlük takmak gözü bozar’ sözüdür ki aslında doğrusu tam tersidir. Yani gözde bir bozukluk olduğu için gözlük kullanmak gerekir. Göz bozukluğu varken gözümüz uzaktaki objeleri net bir şekilde odaklayamadığından sürekli bir efor halindedir ancak odaklama konusunda yeterince başarılı olamaz. Sonuçta hasta gün sonunda göz çevresinde künt bir ağrı hisseder. Gözlük ise gözde odaklanma işlevini üstlenerek gözü bu sancılı kısır döngüden kurtarır, hem net bir görüntü oluşmasını sağlar hem de gün sonu oluşan rahatsızlık hissini önler. Zaten halk arasında ‘Dinlendirici Gözlük’ tabiri de buradan gelir. Aslında uygun olarak ayarlanmış her gözlük gözü dinlendirir. Diğer sık duyduğumuz yanlış ise ‘Gözlük taktığım için göz bozukluğum ilerledi’ hezeyanlarıdır. Halbuki gözlük takmanın göz numarasını arttırmadığı hatta bazı çalışmalarda azalttığı bile gösterilmiş. İnsan vücudunun büyümesi durana kadar göz numaralarında değişim olması olağandır. Bu durum gözlük takıp takmamaya bağlı değildir. Yani göz numarası artacaksa bu gözlük takılsa da artar takılmasa da; aynı şekilde göz numarası aynı kalacaksa gözlük takılsa da aynı kalır takılmasa da. Ben bunu ayakkabı numarasına benzetiyorum. Çocuklar ayakkabı giydi diye ayakları büyümüyor mu? Ya da ayakları büyümesin diye küçük ayakkabı mı giydiriyoruz? Elbette hayır. Kişiler uygun ayarlanmış gözlüklerini özellikle çocukluk ve ergenlik dönemleri olmak üzere her yaş grubunda takmaları gerekmektedir."
SORU: Yeri gelmişken güneş gözlükleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
"Vücudumuzun hiçbir yerinde sinirler dışarıdan görünmez, hep cilt dokusu tarafından üzeri örtülmüştür. Yani sinirlerimiz vücudumuzun en güçlü kalkanı olan cildimiz tarafından korunmaktadır. Ancak bunun bir istisnası vardır: Gözlerimiz. Görevi ışığı algılamak olan gözlerimizdeki sinir tabakası uygun aletlerle dışarıdan görülebilen tek sinir yapısıdır. Dolayısıyla dışarıdan gelebilecek UV (Ultraviyole) gibi zararlı ışınlar direkt olarak gözün sinir tabakasında hasara neden olabilmektedir. Bu nedenle bu tip zararlı ışınlardan gözlerimizi korumak için etkin ve kaliteli bir güneş gözlüğü kullanılması şarttır."
SORU: Göz bozukluğu haricinde çocuklarda kontrol edilmesi gereken başka hastalıklar var mı?
"Bu soruya bulunduğumuz mevsimden dolayı vereceğim ilk cevap alerjik konjonktivitlerdir. Bu rahatsızlık özellikle polenlerin doğaya saçıldığı bahar dönemlerinde sık görülmekle birlikte yılın tüm aylarında devam eden tipleri de bulunmaktadır. Alerjik konjonktivit çok hafif düzeyde kızarıklık ve sulanma şikayetinden gözü açamayacak düzeyde şiddetli olabilecek şekilde karşımıza çıkabilmektedir. Tedavideki amaç alerjiyi tamamen geçirmek değil hastanın rahatsızlık hissettiği dönemde gözü rahatlatmaktır. Çünkü bu hastalar atak dönemlerinde şiddetli kaşıntı nedeniyle gözlerini sık sık ovalama ihtiyacı hissederler. Ovalama hareketi sıklığı artar ve uzun dönem devam ederse gözün ön kısmı olan hem kornea hem de konjonktivada kalıcı hasarlar oluşturmaya başlar. Bu hastalıklar arasında en kötü seyirli olanı Keratokonus dediğimiz korneanın incelerek dışa doğru bombeleşmesi durumudur. Bu hastalıkları önleyebilmek için basit gibi görünen göz kızarıklığı ve sulanması şikayetlerinde bile zaman kaybetmeden göz doktoru muayenesi gerekmektedir."
SORU: Bildiğimiz üzere Keratokonus sizin özellikle ilgilendiğiniz bir konu. Biraz daha bilgi verebilir misiniz?
Keratokonus hastalığı toplumumuzda yaklaşık 100 kişiden 3’ünde, daha çok 15-25 yaş arası erkeklerde görülen, asimetrik ilerleyen (bir gözde daha erken başlayıp ardından diğer gözde bulgu veren), korneada ilerleyici incelme ve dışa doğru bombeleşmeyle karakterize bir hastalıktır. Yapılan çalışmalarda Keratokonusa neden olan iki ana neden tespit edilmiş; gözü ovalama ve akraba evliliği. Bu hastalığın kötü yanı ise geri dönüşü olmaksızın korneanın dışa doğru bombeleşmesidir. Eğer hastaya erken tanı konulabilirse derhal Korneal Çapraz Bağlama denilen lazerle korneayı sertleştirme işlemi yapılarak hastalık durdurulmaya çalışılır. Eğer hasta erken tanı şansını kaçırırsa maalesef ileri evrelerde tanı konulmakta ve görme düzeyi de çok düşük seviyelerde kalmaktadır. Bu evrede hasta artık gözlükten de fayda görmez. Hastanın görme seviyesi daha 20’li yaşlarda yasal körlük düzeyine (%10) iner.
SORU: Peki bu hastalığın tedavisi var mı?
"Tedavi konusunda önce hastalığı durdurmaya yönelik işlemler uygulanmaktadır. Alerjik semptomların rahatlatılarak göz ovalama hareketinin engellenmesi ve Korneal Çapraz Bağlama işlemi hastalığı durdurmak için uygulanan yöntemlerdir. Eğer hastalık erken dönemde fark edilerek durdurulmuş ise hasta gözlükten fayda görebilir. Ancak orta evrede sert gaz geçirgen kontakt lensler veya kornea içi halka tedavileri uygulanabilir. Daha ileri evrelerdeyse skleral kontakt lensler uygulanabilir. En son seçenek ise kornea nakli olmaktadır."
SORU: Bahsetmiş olduğunuz özellikli kontakt lenslere karşı özel ilginizin olduğunu biliyoruz. Bu konuda biraz bilgi verir misiniz?
"Şahsen kontakt lensleri göz branşının sihirli değnekleri olarak görüyorum. Özellikle erken/orta evre keratokonuslarda sert gaz geçirgen kontakt lensler, ileri evrelerdeyse skleral kontakt lensler hastanın görme seviyesini adeta mucizevi bir şekilde tama kadar çıkarabilmektedir. Muayene süresi ve alışma süreci biraz vakit alsa da görmesi körlük seviyesine inmiş genç bir hastada bilhassa tama kadar çıkan görme elde edildiğinde muayene odamdaki heyecan, yerini sevinç göz yaşlarına bırakıyor. Velhasıl bu özellikli kontakt lens uygulamalarından fevkalade zevk alıyorum."
SORU: Uzmanlık eğitiminiz hakkında ne düşünüyorsunuz?
"Doktorluk tam olarak usta çırak ilişkisiyle edinilen bir meslektir. Sana bu sanatı öğreten hocan ne kadar ehil ve yetkin ise sen de o denli yetkin olarak çıkıyorsun bu sonu gelmeyen yolculuğa. Ben bu konuda kendimi şanslı hissediyorum çünkü eğitim aldığım klinikler hep standartların çok üzerinde oldu. Ankara Tıp fakültesinden mezuniyetimi alarak Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde de göz ihtisasımı tamamladım. Eskişehir’de birbirinden değerli göz hocalarıyla birlikte çalışma imkanı buldum. Bir nevi el vermek usulüyle öğrenilen bu öğretiyi memleketimin bir diğer köşesinde hizmete sunuyorum. Halen çalışmakta olduğum hastanem olan Van Bölge Eğitim Araştırma Hastanesi ise şanslı olduğumu düşündüğüm diğer bir konu. Doğu Anadolu’da en fazla sayıda hasta bakılan, imkan yönünden de bir o kadar güçlü, hekime değer veren ve adaletli yönetimi olan bir hastanede çalışmak ise büyük bir ayrıcalık. Zaten hekimin şevkle çalışmasını sağlayan bu ortamlar olmasa sağlık hizmeti nasıl sağlıklı bir şekilde verilebilir ki?"
SORU: İsminizin yanında yer alan ‘FEBO’ unvanının anlamı nedir?
"Bu unvan Avrupa Birliği tarafından hazırlanan göz uzmanlığı yeterlilik sınavında başarı göstergesidir. Ben bu sınavı 2021 yılında başarıyla verdikten sonra FEBO unvana sahip oldum. Aslında bu unvan bizleri Avrupa uzmanlık eğitimi düzeyinde eğitim aldığımızın da bir göstergesi oluyor. Yeri gelmişken şunu da belirteyim benim girdiğim 2021 yılı sınavında ülkemizden 50 kişi sınava girdi ve bunların 49’u sınavda başarılı oldu. Hatta bu oranla dünyada en yüksek başarı oranına sahip ülke olduk. Bu denli yüksek geçme oranı sınavın kolaylığından değil ülkemizin yetiştirdiği uzmanların kalitesinin ortalamanın çok üzerinde oluşundandır. Ancak şunu da üzülerek belirtmeliyim ki ülkemizden Avrupa başta olmak üzere birçok ülkeye hekim göçünün kolay olması da bu yüksek nitelik ve el becerisi nedeniyledir.
Konu iş ve turizm olunca sağlık turizmine de değinmek gerekiyor tabii. Madem ülkemiz yüksek kalitede hem cerrahi hem de dahili branş hekimleri yetiştiriyor, o halde yurtdışından hastaların tedavi amacıyla ülkemize gelmesi de gayet makul görünmektedir. Ülkemize Avrupa’dan, İran, Irak ve daha birçok ülkeden hastalar gelmekte ve bu ülkemiz adına ciddi gelir ve prestij kaynağı olmaktadır. Bu sektörün hekimleri de güçlendirerek geliştirilmesi gerekmektedir.
Son olarak şunu söylemek istiyorum, unutmayın ki şifasız dert yoktur. Geleceği düşünerek şimdiden göz rahatsızlıklarınızın çözümü için arayışta olmak ve uğraşmak gerekir.
Güzel gören gözlerle sağlıcakla kalın…"dedi.
Op.Dr. Mehmet Akif Erol kimdir?
1991 yılında Ankara ilinde doğdu. İlk ve ortaöğrenimi Ankara Beypazarı ilçesinde tamamladı. Lise öğrenimini Eskişehir Fatih Fen Lisesinde, üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde tamamladı. Üniversite son yılında İtalya Milano-Bicocca Üniversitesinde 5 ay boyunca klinik gözlemlerde bulundu. İlk zorunlu hizmet yeri olarak 2016-2017 yıllarında Afyon Toplum Sağlığı "Merkezinde görev yaptı. Ardından 2017-2021 yılları arasında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Göz Hastalıkları kliniğinde göz ihtisasını tamamladı. Asistanlığının son senesinde Avrupa Göz Uzmanlığı yeterlilik sınavında başarılı olarak ‘FEBO’ unvanını almaya hak kazandı. Yurtiçi ve yurtdışı birçok eğitime ve sempozyuma katılan hocamız halen S.B.Ü Van Bölge Eğitim Araştırma Hastanesi’nde göz hastalıkları uzmanı olarak görev yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır."